Çaycuma Notları-4-
Muhsinler Köyü Gezisi -7-
-Gemeçler Düzlüğü, Ulu Köyü Yol Ayrımı, Çökelezler,
Kamiloğlu, Cuma Yolu (Nam-ı Diğer Köyaltı),
Çakıllar, Muhsinler Kapalı Okulu,
Kambeoğlu Tarafı, Baklacı Köyü Mahallesi,
Çakalalçak’ı, Büyükoturak, Esentepe
Mahallesi, Dereköseler Eski Yolu
Üzerinde Kümbet, Öcebeler, Tabaklar, Sivriovaz, Kayıkçılar, Çaycuma…
Az daha gidip
yolun ormandan dikine aşağı döneceği bir yerde, avlu kapısının orada duruyoruz.
-Geldik, bura
bizim ev.
-Ormanla iç
içe…
-Evet, burada
özellikle sabahları ve günün diğer zamanlarında öyle kuş sesi, orman hışırtısı
olur ki anlatamam…
-Şu köpekler
de sizin mi?
-Bizim.
-O zaman şu
gölgeye durduralım arabayı, hatta şu kütüklerin üzerinde de oturalım.
Arabayı
meşelerin dibindeki boşluğa çekip iniyoruz ve ben ormanın büyüsüne kapılıyorum.
Köpekler de seslenmiyor. Sadece ormanın sesi…
Biz oralarda
oyalanırken Feride Abla geliyor.
Anne oğul
konuşuyorlar. Hal hatır soruyorlar.
İki Ahlat Ağacı Bozkırdan Düşmüş Gibi
Buralara
Ercan Öğretmen,
babam
tarlada çalışıyormuş, tarla yakın, Çakalaçyanı’na (Çakalalçağına) doğru gidelim
diyor.
Hemen
meşeliğin altında, açık ve biraz da çukurca bir aradan geçiyoruz. Heyelanda
buranın ormandan ayrıldığını ve şeklinin değiştiğini aktarıyor. Beş on adımda
bu arayı geçiyoruz. Buradan sonra önümüze, biçilmiş ve temizlenmiş; yağmurlarla
da ot getirmeye başlamış uzunlamasına bir alan çıkıyor. Bu alan yukarıda,
ormanın altından başlayıp aşağıya doğru uzanıyor. Hafif yamaç bir yer buralar.
Aşağıda, bazı yükseltiler de oluşmuş heyelanda. Yirmi otuz dönümlük bu alan iki
tarla gibi… Tam ortalarda bir yerde yaşlı bir ahlat ağacı öylece duruyor.
Yulafı biçilmiş ve toplanmış uzunlamasına tarlada bağlı olduğu kazığın
etrafında yayılan Avrupa menşeli birkaç ineği geride bırakıp ahlatın yanına
varıyoruz. Ahlatın öyle çok uzun dalları yok. Kökten iki çatak. Çatağın
birisinin gövdesinin bir kısmı kararmış ve çürükler oluşmuş. Kalın çatak
oldukça sağlıklı. Kabukları çatlak çatlak meyvesi ve dalları gibi sert duruyor.
Çok yaşlı görünmesine rağmen çok bir taç alanı yok. Meyveleri küçük küçük daha.
Ekim ayına kadar olgunlaşacak. Yeğin sayılır. Küçük yapraklı bu ağaç sanki
bozkırdan düşmüş gibi buralara…
Bu ahladın
meyveleri mayhoş oluyormuş, fakat aşağıdaki tatlıymış…
Sırtı, bizden
tarafa dönük, başında hasır şapkalı ve elinde bir tırmık tutan Ercan Öğretmenin
babası olmalı, düzenli aralıklarla ileri geri yaparak ve tırmığı kaldırıp
indirerek yere yapışmış biçili buğdayları düzenli aralıklarda sıraya sokuyor.
Anızlarda
yürüdükçe hışırtılar yaratarak çalışana yaklaşıp selam veriyoruz.
Heyelan Bölgesi
Hoş beşten,
hal hatırdan sonra Çakalaçyanı’nın ve bölgenin 17 Mart 1985 yılında saat, 15’te
yaşanan heyelandan etkilendiğini ve buralarda arazi şekillerinin değiştiğini
göstererek, önceki hali ile şimdiki halini ayrıntıları ile aktarıyor, madende
başçavuşluktan emekli olmuş Yunis Amca.
Çakalaçyanı’nın
batı sınırında üç beş erik ağacı öyle yeğin ki… Sarı sarı duruyor erikler. Birçoğu
yere dökülmüş. Dibinde çok erik var. Eriklerin biri iri iri, biri de küçük
kesim meyveli. İri olanı olmak üzere, tatlı bir ekşisi var. Küçük meyveli olan
tam tatlanmış ve göynümüş…
Biçili
buğdayları sıraya getirme işine biraz yardımcı olup tarlanın aşağısındaki yassı
küçük tepenin önündeki yaşlı, tadı tatlı ahlatın yanından geçip konuşa konuşa
evin önüne geliyoruz.
Buralarda Bir Köy Evinin Bahçesi ile Avlusu
Evin avlusu
traktör dönecek genişlikte. Hemen avlu girişinde solda yemyeşil bir Trabzon
hurması ve onun biraz ilerisinde avluya eğilmiş iki dut türünü gövdesinde
taşıyan gelişmekte olan bir dut ağacı, onun karşısında sağda ormandan kalmış
bir meşe ağacı ve meşenin az ilerisinde avlunun üst tarafında tavuk azlığından
olacak pek faale benzemeyen bir kümes, ileride içinde çoğunlukla dinlenmekte
olan bir traktör sayvanı…
Tek katlı
betonarme evin duvarına dayalı, iş dönüşleri oturulan, alçak bir sedire oturup
gülibrişim, ıhlamur, kiraz, vişne, armut, fındık, elma ve kıyılarda gelişmekte
olan güllerin etrafı kümes teliyle çitlenmiş hayat dolu meyveliğe bakıyoruz.
Bahçenin
içinde Trabzon hurmasının ve incirlerin alt tarafında Boluluların mevsimine
göre buralara gelip yaptığı ot balyalarının saklandığı bir çatı. İçi balya dolu
daha… Bu samanlığın alt tarafındaki iri ağaçların altına da geceleri ineklerin
bağlandığı oluşturdukları yataktan belli.
İncirin
altında çimlerin üstünde kıpkırmızı bir horoz ile bir tavuk bir şeyler
arıyorlar…
Çaycuma, 30
Haziran 2012
Seyfettin
Ceylan
Yorumlar
Yorum Gönder