SARICAKAYA, MİHALGAZİ VE MAYISLAR TARAFLARI-3 (Bozkırın Aynasından Oraların Yeşilliklerine)
Köprüden sonra yolun kıyısında birkaç, yaprağından arınmış, gümüşi selvi kavakları ve nar çalıları ve birkaç ak elma ağacından başka tüm meyve ağaçları meyvelerini devretmiş. Yolun kaşına yakın yerlerde birkaç küme nar çalısından soluk, çatlak nar kırmızısı, o kıraçlığı renklendiriyor.
Su yatağının izlediği yerlerde uzun boylu gümüşi selvilerden yola kadar sürülmüş, düz birkaç tarla ve birçok sera naylonunun parıltısı oraları dolduruyor.
Sarıcakaya'nın bölünmüş caddesi bir sükuneti sağıyor, ileride evlerin sıklaştığı yerlere kadar bu sükunet sokuluyor. Bir lokantanın oradan yukarı tırmanıyoruz, farkındalık eğitimi planındaki Sarıcakaya Ortaokuluna yöneliyoruz, çıktığımız yolun okula yakın yerlerini genç zeytinler sıkça tutuyor, bunlar ancak on beş yaşında, okulun bahçesini de varsıl kılmış herdem yeşil duran zeytinler, Sağlık Alanı Öğretmeni Satı Hanım minibüsten iniyor, okulun ıssız bahçesinden dönüp aşağıya, palmiyelerle bölünmüş, temiz bir caddede ilerliyoruz. Yol kıyılarında Ege şehirlerinin top başlı fıstık çamları duru bir yeşille duruyor, birçok yerde. Aşağıda yukarıda genç zeytin kümeleri her yerde var neredeyse, hepsi de aynı yıl dikilmiş gibi, onbeş yaşında varlar...
Sarıcakaya ÇPL ve Sarıcakaya İHL önünde de eğitim verecek ve periyodik kontrol yapacak arkadaşları indirip 5 km. ilerideki Mihalgazi ilçesine Bozaniç Kayasının yarı beline kadar sise batmış manzarasını izleyerek ilerliyoruz.
Sarıcakaya'ya yakın olarak varlık gösteren Mihalgazi 1486-1539 yıllarında Göynük'le birlikte olarak kayıtlara geçmekte ve MİHALGAZİ
(Gümele)
maa İznik ve
Pazarköy Köy Eskişehir → Sultanönü→ Anadolu
eyâleti 1530 yılında köy statüsünde, bu köy 1855-1864 yılları arasında Gümele adı ile maa İznik ve Pazarköyle birlikte kaza ve Kütahya'ya bağlı.
Yine Mihalgazi kaza olarak 1864'te Kocaeline bağlanıyor, 1878'te Göynük, Bolu ve Kastamonu vilayetine bağlı.
1888'ten 1923'e kadar nahiye olan Mihalgazi Söğüt, Ertuğrul, Hüdavendigar vilayetine geçiyor.
1924-1957 yılına kadar nahiye olarak Söğüt Bilecik'e bağlı kalıyor. Aslında Sarıcakaya adıyla olmasa da Mihalgazi'nin idari yapılanma macerasının içinde Saru-alan karyesi veya Saru-öküz(Okuz-Oğuz) mezrası zaman içinde doğal oluşumla çevredeki sarı renkli kayalardan Sarıkaya köyü olarak konumu nedeniyle çevreden veya göçlerle gelenlere gösterilen yerleşme olarak 1900 ila 1930 yılları arasında nüfusu çoğaldığı, merkezi bir yer olduğundan geliştiği kanaati de ileri sürülebilir.
Mihalgazi dolaylarında Bozaniç köyünün başını bir tepe, tepenin dorukları keskin, dikine çatlatılmış kurşuni kayalar gibi, bu değişik duruşlu heybetli kayaların hemen altındaki yeşil alanın neredeyse tamamını bir sis almış, sisin bir ucu havalanmayı bekleyen tül perde gibi güneye uçuşmuş öylece kalmış, oralardan çekilmek için güneşi bekliyor sanki...
Bu coğrafyada ve başka coğrafyalarda bir sis çağrışımı geliyor aklıma;
Sisli havada, ağaçlar öylece bekler.
Mavi ladinler su dilencisi, su taşar pürlerinden.
Zeytin yaprakları dirilir.
Taşar depoları.
Sise batarsın, üşür soluğun.
Sokak köpeklerinin ıslak sırtları.
Bir nem ciğerimde.
Bir kuraklık sızısı, bozkırda.
Sisli dağ bellerinde körlük hali,
Ortalık göz gözü görmez.
Vazgeçilir derinliğinden.
Neredeyse sis?
Orası, metrelerle görüş mesafesidir.
Geceler karanlık,
gecede sis,
karanlık içinde karanlık ve korku.
Güvendiğimiz uzun hüzmeler de kaybolur.
Neyimizi sis kaplamışsa
Neyimiz sise batmışsa
Gündüzleri, bir güneş vurumunu beklerim.
Ve bilirim, düzelir karanlıklar da.
(...)
Eskişehir, 18 Aralık 2022, Seyfettin Ceylan
Yorumlar
Yorum Gönder