ESKİŞEHİR İLİ SEYİTGAZİ İLÇESİ KÜMBET KÖYÜ (Bozkırın Aynasına Yolculuk, Han Tarafları-3)




438 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defterinin  202. sayfasında Barçınlu(Eskişehir ilinin bugünkü Han ilçesi) kazasına bağlı olarak geçen Künbed karyesinde 12 hane ve 44 nefer bulunmakta, hasılat veya hasıl da 1874 akçe kaydı Kümbet adının 1530'lu yıllardan önce varlık gösterdiğine kanıt. 


Bu tarihi yerleşmenin içinde bulunan tabelada, Deliklikaya, Kümbet Asarkale, Kırk Merdivenler, Berberini Kilisesi, Körestan Nekropolü, Selçuklu Kümbeti, Arslanlı(Salon) Mezarı, hepsi veriliyor, hepsi aynı yönde. Bu tabela, Seyitgazi ilçesi Kümbet açık hava müzesine hoşgeldiniz der gibi.

Selçuklulardan önce de kadim bir yerleşme olan tarihi Kümbet köyü, Kümbet köyünün çıkışındaki görkemli yol manzaralarına, biraz daha gidince doğanın oralara armağan ettiği bir yontma sanatlar tablosu başka bir manzara ekliyor, Eskişehir'e 85 km, Seyitgazi'ye 42 km uzaklıkta varlık gösteren bu manzaralar karmaşası ufukları tutan orman yeşilliğinden insanı alıyor.

Mezarlığında Osmanlıca yazılı, yüksek mezar taşları da bulunan orada bulunan tarihi anıt mezarın Selçuklu mimari özelliğinden, mimari teriminden adını alan ve 2000'li ve önceki yıllara göre göç veren Kümbet'ten sonra yol bizi Afyon-Eskişehir yoluna katıyor, yol boyu yerleşme özelliği gösteren düzgün görüntülü Karaören köyündeyiz.


Daha önceden Karaörenli Mevlüt'ün anlattığı, eskiden, yaz aylarında cergelerin durduğu, bostan bekçilerinin doğayla, ay ışığının parıltısında, yakın cergelerdekilerle arkadaşlıkların arttığı, koyu bir muhabbetin hüküm sürdüğü anları dışı odun ateşinden kararmış küllü demliklerin müthiş çayından çaylayarak, evvel zamanların bekçiliklerinde atlatılan ilginç anıların tekrar tekrar ballandırıla ballandırıla anlatıldığı, dersler çıkarıldığı, doğadaki seslerin, karartıların ne anlam taşıdığı deneyimleri ile yıldızlı gökyüzünün altında geceyle bütünleşildiği, evlerin genç delikanlılarının hüküm sürdüğü o emek dolu bostanlar bahçeler köyün ne tarafındadır, diyorum kendi kendime.

"Demek ki bunların bahçeleri dere yatağında olmalı..."
"Doğrudur, şimdi Çatören Barajı buranın yatak arazilerine kadar dolar. Gölet, yedi sekiz kilometre uzar gider, baksana barajda su kalmamış, çok kurak gitti..."
"Kaptan, siz de eskiden bahçe bekler miydiniz cergelerde?"
"Biz cerge demeyiz,"
"Dört direk çakılıyor, adam boyu yüksekliğinden tahtalar diziliyor, etrafında da rüzgarı kesmek için tahtadan, bezden, çuldan korunak yapılıyormuş ve üzerine de gölgelik, altdaki boşluğa eşyalar konuluyormuş, yatak kilim falan da oluyormuş. Bu cergeler, yazlık barınak bir yerde, geleni gideni görmek amacıyla da yüksekçe...Buralı Mevlüt bu şekilde anlattı." 
"Bizde de olurdu,"

Üzerine söyleştiğimiz yerleşmeyi geçtikten sonra bozkırın aynasına düşüyoruz, karşıda bor maden yatakları yamaçların rengini, derisini soyup bir kıyıya yığmış gibi... Bu alanın üst tarafları orman renginde. Bu manzaranın düzlüğünü genişçe tutan Kırka'ya doğru ilerliyoruz. Az ileride, yolun solunda bir tarlada yaz hüznünün eskiyip karardığı sarımsı anızların kapladığı alanda sarı renkli traktörüyle bir çiftçi, kara, çift çizgileri başka bir emeği ve rengi biriktiriyor. Helva gibi dağılan toprağın tavında olduğu tahmininde bulunuyoruz.
(...) 
Eskişehir, 07 Aralık 2022, Seyfettin Ceylan 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sivas Yıldızeli Nallı Köyü Yazıları-1

SİVAS İLİ YILDIZELİ İLÇESİ NALLI KÖYÜ YAZILARI-2

KIRK ÇINAR KORULUĞU "BİR YATILI OKUL HİKAYESİ"