Havran-Kocadağ Köyü-1
HAVRAN'IN KOCADAĞ KÖYÜ-1
Durduğumuz belden tekrar tırmanıyor ve sağa doğru dolanıyoruz, aşağılar, incir, nar, zeytin, mandalina yeşilliği ile kaplı sonsuz bir vadinin düzlüğünden çıkıp derin bir yeşil basılı kuyuya dönerken Talat Abi ile bana bir gökdelen ve uçak kokpiti yüksekliği korkusu çökerken Halil Enginoğlu arazi vitesinin arızalı yerlere sağlam basan lastiklerin işleyişini yaşıyor ve "Müdürüm şu fotoğraf makinasını çalıştır" diyor.
"Ya arkadaş, Havran'ın Kocadağ köyünün doruklarında bir manzaralar karmaşasının içine düştük, burası nereymiş, hiç yolumuz uğramamış buralara, çok egzotik yerler, duralım eski bir yerleşmenin içindeyiz, Kocadağ köyü buradan inmiş aşağılara..."
Teras teras bahçe alanlarında ulu dutlar, kayalıkların altını tutan suların hatırına yamaç yivlerindeki gökleri tutan nefti yeşili uzun boylu kavaklar, gövdeleri yaşlı zeytinler gibi burum burum burulmuş badem ağaçları, yukarıda bir kayalığın üzerini sıkça kuşatmış çamlar, berilerde ahlatlar, teraslarda incirler, sağımızdaki yamaçta bir namludan fırlatılıp taşlık ve çalıların üzerine saçılmış saçma gibi akşam güneşini sarı, kınalı, kahve, beyaz, siyah tüylerinde pırıltıya koşan irili ufaklı bir avuç keçinin yaylımı bırakıp bize bakışı, bir çukurda üstü mavi bir telisle örtülü koyun ağılı ve yolumuzun üzerinde bir borudan çocuk bileği kalınlığında akan suyun ışıltısı. Burada bir daha duruyoruz. Tam bir manzaralar karmaşasının içindeyiz, buraların doruklarında müthiş bir egzotik kesit.
Şu doru, nazlı atın üzerinde eski toprak Kocadağlı köylüyü, şu, bir karmaşa içinde saçılı renkli keçileri, şu eski bahçe teraslarını, terasları oluşturan çakıl duvarları, şu minaresi ayakta yıkılmış camiyi görmeseydik çok işlek olmayan yolun ilk fırsat veren genişliğinde geri dönmeyi teklif edip kendimizi düzlüklere atacaktık.
Derken, yukarıdan sesi kesilmiş bir motosiklet çakıllı zemin üzerinde adeta kayarak bize yaklaşıyor ve duruyor, sorumuza: "Evet, rüzgar güllerine gider devam edin" diyor.
(...)
Yorumlar
Yorum Gönder