ÖLMEYEN ÇOCUK-RIZA ŞAHİN-3-
PENGÜRTLÜ ÖLMEYEN ÇOCUK-RIZA ŞAHİN-3-
İnsan, bazen kır, bazen bayır bacak ve bazen de Kavak Çayı ve Tokma Çayının sunduğu kumlu ve düz yataklarda planlama, karar verme ve emekle üretimin güzelliklere eriştiğini anlıyor. Çift çubuk, ekin biçme için dağda kalınan ıssız gecelerin peşinde sürüklediği zorluklar; Kürt Musto'nun değirmeninden gelirken çiçek gibi kız Zeynep'in içeriden de eli olanlarla vahşice kaçırılması, güçlülerin oyunu ve imkansızlıklara rağmen hukuk mücadelesi, o zamanlarda da var.
Şimdi kitaptan başka zorlukları, olduğu gibi aktaralım: "(...)Bir kere Aziz Amcamın babası ayrı, evimiz yetersiz. Aziz Amcamın babası ve de kardeşleri yardım etmiyor. Ve hiç de bize yakınlık göstermiyorlardı. Aslında Ali Dedenin üç tane oğlu vardı. Bunların üçü de bizden büyüktü, elleri iş tutuyordu. Hatta davarları vardı. Oğlunun biri davar yayıyordu. Durumları fevkalade iyiydi. Ama Ali Dedenin babama verdiği sözlerin ve vaatlerin hepsi o konuştukları ocak başında kalmıştı. Üstelik yardım etmek, emanetlere sahip çıkmak şurada dursun daha kötülük edeceklerdi. İleri ki sayfalarda okuyacaksınız. Evimiz köyde herkesten her hususta fakir durumdadır. Bir çift öküzümüz, bir katır. 10 kadarda davarımız var. Amcamla birlikte dokuz baş nüfustuk." Yetimliği her satırı travma. Pengürt'te ve Anadolu'da o yıllar çok çileli yıllarmış.
Yüzyıllardır bir toplumun kültürünün en iyi taşındığı geleneksel düğünleri, dili söyleyişi köklü ve değişmeyen bir ibadet biçimini ve kökenlere dair görüşleri yine Ölmeyen Çocuk adlı kitaptan özetleyerek aktaralım.
Küçük yaşta kızlar ve görücü usulü evliliklerin yanı sıra nişanlıların görüşmesi, sevginin büyütülmesi de var.
Düğünler içkili oluyor, etli yemekler düğün sofralarının vazgeçilmezi. İçki içenlere sazlar çalıyor, dışarıda oyun oynayanlara da davul ve zurna durmadan çalıyor, düğünlere çevre köylerden ve uzaklardan gelenler de oluyor. Yatıya kalan misafirler evlere taksim ediliyor, düğün kahyası her şeyi organize ediyor ve sözü geçenler kahya yapılıyor. Bunların saygınlığı var.
1948'deki bir görgü cemi etraflıca anlatılmış, Seyit Garip Musa Ocağına bağlı ve Yağabasan köyünde oturan Ali Dede, on iki ayda bir gelip köyü görgü sorgu cemine sokuyor. Düşkünler cezalandırılıyor, küsler barıştırılıyor. 27 müsahipli ve 54 çift ceme katılıyor lokma yiyen 130 kişi. Pengürt'te Hüseyin Kaya çok iyi saz çalıyor, zakir.
Bu inanç önderleri köken olarak Horasan'dan Anadolu'da Karahöyük'e. Orada filizlenip Anadolu'nun dört bucağına dağılanlardan biri de Divriği'nin Alan köyüne, kendi adıyla anılan Garip Musa Mezrasına yerleşiyor, Seyit Garip Musa Sultan'ın torunlarından olan Seyit Garip Dede, oradan ayrılıyor Kars'a gidiyor ve 93 Harbinde bir kısım müritleri ile tekrar Divriği'nin Dumluca köyünü oluşturuyor ve daha sonra buranın iki saat ırağındaki Pengürt mezrasını kuruyorlar, Garip Dede'den sonra iki oğlu Mustafa ve Mahmut Dedeler oluyor, daha sonra onlardan Ali Dede ve Rıza Şahin'in babası Garip oluyor ve bu soy 300 yıllık bir hizmet süresini kapsıyor, Garip Dede de ve diğerleri de hem dedelik hizmeti hem de eski yazı, Arapça yazı üzerine hocalık yapıyorlar, denilmekte.
Araştırmalarımdan aktarıyorum.
Kayıtlarda Dumluca, 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri 960. sayfada Dumluca nahiyesi Divriği-Darende Sancağına bağlı bir Nahiye olarak geçmekte, daha sonra da Sivas'a bağlanınca köy oluyor, yani bu köy 300 yıl önce değil 500 yıl önceleri bile kayıtlı olarak var, bu köyü Seyit Garip Dede Ocağının oluşturması uzak bir ihtimal, buralara daha önce yerleşen Oğuz boylarına inanç önderliği olarak sonradan geldikleri mümkün olmakla birlikte, zorunlu iskanlarla ortaya çıkan nüfus hareketlerini detaylı incelemek gerekir. Moğol İstilası ve Babai isyanlarıyla da nüfus hareketleri yoğun olarak yaşanmıştır. Romalılardan Selçuklularca ve Osmanlı tarafından alınıp devam ettirilen ikta, yani ekili toprakları yönetme sistemi yerleşen nüfusun kaydı bakımından önemlidir. Yukarıda bahsedilen muhasebe defterlerine eskiden var olan tarımcı ve yaylacı köyler ve 1530'tan önce kurulan köyler aynen yazılmıştır.
(...)
Burhaniye, 11 Temmuz 2019, Seyfettin Ceylan
Yorumlar
Yorum Gönder