Bozkırın Aynasına Yolculuk/Eskişehir'in Seyitgazi Tarafları-5
Bozkırın yalın aynasında tarihten manzaralar karmaşası, bu kervan yolları üzerindeki menzillerde ve kavşaklarda biçimlenmiş kadim yerleşmelerde Seyit Battal Gazi Külliyesine yayılan mistik musikiyi, burayı ziyarete gelenlerin oturup çay kahve içmeleri meşhur haşhaşlı katmerlerinden yemeleri amacıyla belediyenin üç yıl önce faaliyete geçirdiği Seyir Teras Kafenin teraslardaki bölümü dinliyor. Burası güzün soluk güneşini iyi alsa da ince bir soğuk, kapıları ve camları kapatılmış mutfak kısmına servis penceresi olan ve otantik düzenlenmiş salona çekiyor. Salona girince insana iyi gelen bir sıcaklık tüm bedeni ısıtıyor.
Salonun ilerisindeki masalardan birine mutfak kısmına bakar halde oturup bir çay söylüyorum.
Mutfak bölümünün orada duran genç, çayı getiriyor.
"Havalar erken mi soğudu, bu sene?"
"Evet, birden soğudu, güneş de var ama soğuk esiyor, ekim gelmeden kapıları pencereleri kapatıp bugün ilk defa sobayı yaktık," diyor.
"Kafeniz sıcakmış."
"Ahşap tavana asılı yanan elektrik sobalarını işaret ederek, yaktık abi ne yapalım."
"Ben de bu sıcaklık nereden geliyor, diyordum, senin adın ne?"
"Berk,"
"Burada ne yenilir, öğle vakti yaklaşıyor?"
"Kaşarlı, karışık tostum var, gözleme var. Gözleme haşhaşlıdır."
"Saçüstü denilir mi, haşhaşlıya?"
"Esas, biz katmer deriz,"
Mutfağa işaret ederek, "Oradan bir katmer," diyor.
Bir süre sonra Belediye Personeli Berk, mis gibi haşhaş kokan ve hafif tüten katmeri geniş porselen tabakta getirip masama bırakırken, "Afiyet olsun" diyor.
Çayla çok güzel giden sıcak katmeri yavaş yavaş yerken, gmailimdeki notlarımdan, ağustos ayında kaleme aldığım ve Fatih Eğitim Fakültesinden 36 yıl sonra tekrar yollarımızın bir daha kesiştiği, okul arkadaşım Sedat Çakır'ın da köyü olan Seyit Gazi İlçesinin Doğançayır (Arap-viran) ile ilgili yazımdan aktarıyorum:
Bugün bir köy iken mahalle olan ve Karacaşehir adıyla varlık gösteren bu yerleşmede tarihte Karacahisar kalesi bulunmaktadır. Osman Gazi bu kaleyi alınca cuma hutbesini burada, bayram hutbesini de Sultanönü (Eskişehir'de) okutur.
Eskişehir'in Tarihteki İdari Yapılanması,
Eskişehir (Antik adı, Dorilaeion) Sancak Merkezi (15.yy.) Sultanözü adıyla Anadolu eyâletine bağlı,
Kazâ (1855-1866) Kütahya sancağı ve Hudâvendigâr eyâletine bağlı (salnâme),
Kazâ (1869-1910) Kütahya sancağı ve Hudâvendigâr vilâyetine bağlı (salnâme),
Kazalıktan sancaklığa yükselen Eskişehir, 1 Nisan 1910'da Sancak olarak Hudâvendigâr'a bağlanır,
1918'de de müstakil sancak olan Eskişehir, Cumhuriyetin ilanından sonra 1924'te vilayet olur.
Sultanönü'ne Bağlı Olan Seyitgazi İlçesinin Tarihteki İdari Yapılanması
Adı 500 yıl önce de Seyitgazi olarak geçen yerleşme 1528-1570 yıllarında Nâhiye ünvanıyla Eskişehir Sultanönü ve Anadolu eyâletine bağlı,
1855-1866'da kaza olan Seyitgazi Kütahya sancağı ile Hudâvendigâr eyâletine bağlı (salnâme),
1867-1873'de de Kazâ olarak Kütahya ve Hudâvendigâr vilâyetine bağlı (salnâme),
1874-1881'de Nâhiyeliğe gerileyen bu ilçe, Eskişehir kazası Kütahya sancağı ve Hudâvendigâr vilâyetine bağlı (salnâme),
1882'de Kazâlığa tekrar yükselen burası Kütahya ve Hudâvendigâr vilâyetine bağlı (salnâme),
1883-1912 tarihleri arasında Nâhiye olarak varlık gösteren yerleşme Eskişehir kazası Kütahya ve Hudâvendigâr vilâyetine bağlı (salnâme),
1915 yılında kaza olarak Kütahya sancağı ve Hudâvendigâr vilâyetine bağlı (salnâme) iken,
1918'de Kazâ olan yerleşme, bu tarihte müstakil sancak olan Eskişehir'e bağlanır,
Bugünkü idari yapılanmasını da 1924 yılında Kazâ olarak ve Eskişehir'e bağlı olarak almış olur.
(...)
Eskişehir, 21 Eylül 2019, Seyfettin Ceylan
Yorumlar
Yorum Gönder