Bozkırın Aynasına Yolculuk/Eskişehir'in Seyitgazi Tarafları-3


Tarihi dokusuna uygun olarak restore edilmiş Çarşı Camii




nin kuzey tarafından da fotoğraflar alarak "Seyit Battal Gazi Külliyesine Hoş geldiniz" tabelasıyla, bölgeye, yakın tarihte karakolluk da yapmış, harap bir bina ve Tekkenin doruğunu etrafındaki ağaçlarla tuttuğu dik bir yamacı kucaklayan yeni yapılmış iki katlı, beyaz renkli yapının hakim olduğu temiz ve bu saatlerde güneşi eksiksiz bir sokakta ilerliyorum. 

Terk edilmiş karakol binasının giriş kapısında 1948 yazıyor, kullanılmayan bina solsa da bahçesinden dışarı taşan ağaçlar capcanlı, hayat ağaçlarının geniş yaprakları güneşte parıldıyor.

Sokak, çok gitmiyor, birden dikleşip yükselen ve yer yer tepenin içindeki kaya damarları yüzeyde belirgin hale gelmiş bu coğrafi elemanın aşılması amacıyla birçok basamağı bulunan bir beton yolda hem çıkıyor hem de kıyıları tutan kanaatkar hayat ağacı, Anadolu bozkırlarındaki tarlaların süslerden, değerli yemişlerden biri olan bir aya kadar ipe dizme ve yeme kıvamına gelecek alıç ve çamgillerden değişik türleri inceleyip yükseltiden de yararlanarak Avda Dağının yamaçlarını, Seyitgazi'yi izleyip fotoğraflarını alıyorum. Neredeyse her sokakta, her evin önünde, dut, akasya, dişbudak ve hayat ağacı türünden yeşillikler, genellikle tek katlı, mütevazi evlerden oluşmuş bu küçük fakat tarihi şehre başka bir hava vermekle kalmıyor, etraftaki yavan, taşımsı çıplak yamaçlara, düzlükte yaz hüznüyle anızları kararıp güneşleyen geniş düz tarlalara ve güz bulutlarının gölgelerinin gezindiği kır tepelere bakınca bu ağaçlar bulunduğu yerleri daha sevimli, samimi ve değerli kılıyor. 

Merdivende de şehirde de kimsecikler yok, şehre geleli neredeyse bir saat oldu, on beş kişi görmemişimdir, üç beş de araç ancak geçmiştir. Bunlardan birisi, sürücüsü ile altı yedi kişiyi alacak koltuğa sahip üstü açık bir araç, bu araç taksi de değil, motosiklet de değil, sessiz gidiyor, elektrikle çalışmalı. Sonradan anlıyorum, buraya ziyarete gelenleri, meydandan Tekke'deki Seyir Terasa götürüp getirmekle görevli.

Merdivenin duvarına daha yeşilimsi, açık sarı meyveleriyle değen alıçtan bir tane koparıp tadına bakıyorum, çekirdeğini tutan ve daha ham mayhoşluğu ile yeni yeni alıç tadını veriyor. "Ekimin ortalarında tam olur," diyorum, dayanıklı, kanaatkar, yerinde çok yaşayacak olan bu bozkır ağacının fotoğrafını çekerken.

Alıçlar, ahlatlar, bozkırın aynasını çoğunlukla kuran tarlalarda, yaz mevsiminde saman sarısı anızların sıcak ve rüzgarlı günlerde bir çıngı ile yalımlara durmadığı sürece dört mevsim tek başlarınadır. Biçerdöverlerle birlikte terk edilen geleneksel orak işleri, bu ağaçların, yaz sıcaklarındaki değerli gölgelerini de yalnız ve tek başına kılmıştır, bunların gölgelerine artık karışsa karışsa yırtıcı bir kuşun pençesinden kurtulan kuşlarlarla takipteki kurtların gölgeleri karışır. Bu dayanıklı ve çok sevilen bozkır ağaçları şimdileri anız yangınlarından ve yıldırımlardan çok korkar. Bunların bilinen bir hastalıkları yoktur, suya da çok kanaatkardır, geç büyürler ve yaşadıkça yaşarlar.
Toprak ve bitkiler, bitki sosyolojisi yönünden çok değerli bilgiler veren ve anlatım yönünden çok akıcı olan "Alıç Ağacı ile Sohbetler" kitabını ve gülgillerden ilkbaharın sonlarında açan alıç çiçeğini de hatırlayarak ilerliyorum.

  (...)
Eskişehir, 21 Eylül 2019, Seyfettin Ceylan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çaycuma Yazıları

SİVAS İLİ YILDIZELİ İLÇESİ NALLI KÖYÜ YAZILARI-2

Taban Ateşi/ Roman taslağı/ 1 Şubat-Nisan 2024