MASAMIN ÜZERİNDE BADEMLER
MASAMIN ÜZERİNDE BADEMLER GÖLGE
Yıllardır elimde ceviz ve badem yetiştiriciliği
kitabı,
Toprağa bassam bir de.
Bassam toprağa,
Bir bir dolansam bademlerin tuttuğu
yamaçları,
Gezsem.
Rüzgarda hışmıyla ürpersem
Makaslasam kök sürgünleri,
azmanları.
Yorulsam
Kollarımı yastık yapıp dallarının arasından havası yüksek
göğünüze baksam.
Badem ağacı,
Çiçeklenir şiir.
Meyvelenir sınıf romanı yazılır.
Çağlaya durur çocuklar sevinir.
Ceviz ağacı
Ceviz karası
Eylülde ellerin kınası
Emekle gölgesine sığmaz insanlık.
Emekle toprağa basacağız ve gölgesine sığacak
insanlık.
Burhaniye, 15 Eylül 2015, Seyfettin Ceylan
Badem -Yoksul yamaçların
kanaatkar ve zengin ağacı- Latincesi, amygdalus communis veya prunus amygdalus;
İngilizce adı, almond, Türkçe’de çoğunlukla badem olarak geçen bu kazık köklü
meyve ağacının ana vatanı da araştırmalarda Asya’nın orta ve batı bölgeleri
olarak geçiyor. Anadolu’nun da büyük bir kısmı bademin ana vatanı olan
topraklardan sayılmakta. Bademin Sistematiği (Dizgeli) diğer bitkiler gibi
çıkarılmış. Spermatophyta (tohumlu bitkiler) bölümünde, alt bölümü de
angiospermae (kapalı tohumlu bitkiler türünde.
Bu kapalı kabuklu bitkinin
dicotyledoneae (çift çenekli bitkiler) sınıfında.
Rosales takımında ve rosaceae
(gülgiller) familyasından oluyor. Alt familyası da prunoideae, yani sert
çekirdeklilerden. Cinsi, prunus, alt cinsi ise amygdalus oluyor. Bademin
amygdalus communis L. Amygdalus nana L. (Anadolu), Amgydalus orientalis M.
(Anadolu), amgydalus turcomanica (Anadolu) türleri var. “Badem hakkında, nedense
en eski Türk kaynaklarında bir bilgi bulamıyoruz. Sık sık adını andığımız B.
Laufer, “Sno-İranica” adlı ünlü eserinde, badem kültürünün Hindistan, Tibet ve
Çin’de yayılışı hakkında, gerçekten çok değerli bir bölüm yazmıştır.
1.Ona göre
Orta Farsça’daki vadam sözünden köklerini alan badem deyişi, Hindistan ve Çin’e
kadar yayılmıştı. Türklerde ise badem kültürü, iki yönden, yani badem ile bayam
veya payam sözleri üzerinden gelişmiş ve yayılmıştı:
-Badem sözü Türklerde daha
çok, Türk yazı dili ile kültürlü Türk topluluklarında yayılmıştır. Badem sözü
Anadolu’dan Doğu Türkistan Türklerine kadar uzanmış, tek deyiştir. Babür bile,
Vekayi adlı kitabında, Hindistan’da gördüğü küçük bademlere, badamca demişti.
-Dede Korkut kitabında ise, güzellerin dudakları, çift bademe benzetilerek, koşa
badem denmiş. Anadolu Beyliklerinden beri yazılmış olan tıp kitaplarında ise,
badem içi veya badem pusı gibi deyişler kullanılıyor.
-Bayam, payam sözleri ise
yalnızca, Batı Türkleri arasında gelişmiş gibi görülmektedir. Belki de köklerini
Badham (?) şeklinde söylenmiş, eski bir Türk sözünden alıyordu. Bayam, payam,
Anadolu ile Anadolu’ya yakın olan eski Mısır ve Kıpçak Türk kültürü tarihinin
çok mühim bir gelişme çağını göstermektedir.
-Acı badem (a. Amara) ile tatlı
badem (a.dulcis), Türk tıp kitaplarında başlangıçtan beri yer alırlardı. Badem
yağı, yani oleum amygdalae, eskiden beri Ortaasya ve Anadolu Türkleri tarafından
çıkarılıyordu.
-Bilindiği gibi Çingiz Han ve oğulları çağında, Ortaasya ve
Önasya’da, acı badem bir nevi, para yerine geçiyordu. Laufer’in de dikkatle
durduğu bu meselenin sebeplerini, burada açıklayabilecek durumda değiliz.
-Yaban
bademleri, yani a. scoparia ve benzerleri, badem kültürünün gelişmesinde hiç
şüphe yok ki, değer bir rol oynamışlardı. Anadolu’da bu yaban bademlerine çoğu
yerde taş bademi derler. Bazı yerlerde ise çağala ağacı dendiğini de görüyoruz.
-İran kaynakları ise bu yaban bademlerine, dağ bademi demişlerdi. Görülüyor ki
Türklerde bu badem çeşidi de İran’dakinden çok daha derin olarak tanınmıştı.”
B.Öğel Türk Kültür Tarihi S. 286-287
Türk Dili Lehçelerinde Badem sözcüğü,
Türkiye Türkçesinde, badem; Azerbaycan Türkçesinde, badam; Başkurt Türkçesinde,
mindal; Kazak Türkçesi, badam; Kırgız Türkçesinde, badam; Özbek Türkçesi, badam;
Tatar Türkçesi, mindal-badam; Uygur Türkçesi, badam; Rusçası, mindal.
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü S.43 Bağ ve dem sözcüklerinden badem
olması olasılığı zayıf.
Halk söyleyişinde badem sözcüğü bağdem şeklinde de
olmaktadır.
(...)
Merzifon-Yakup Köyü, Mart 2013, Seyfettin Ceylan
Masamın Üzerinde Bademler
Merzifon ilçesinin Yakup köyü kırsalında 400 badem fidanını,
köylülerimin anlatımıyla verimsiz, işe yaramaz bir tarlanın yoksul yamaçlarıyla
buluşturdum, 60-70 cm. boyunda ve kalemden daha ince yapılı fidanların hepsi, o
yoksul yamaçları ilk yıldan kucaklayıverdi, hiç fire vermeden yaşama tutundular.
İlk yıl iki sulama, ondan sonra yağmur sularıyla sürgünler attılar. İkinci
yıldan başlayarak şekil budamasıyla başka coştular oraların ıssızlığında.
Her
yıl en az iki defa toprak karıştırma ve dip çapalama işi de yapıldı.
Beşinci
altıncı yıldan sonra dip, çanak çapalamasını bıraktık.
Ara rara budama, sık
dalları çıkarma, uç sürgünleri yönlendirme amacıyla birkaç yılda bir derin
olmayan budama eksik edilmedi, bademler artık ağaç oldu, kuşlar yuva taşıdılar
buraya, etrafta hiç çiçek yokken bu yoksul yamaçlar görülmeye değer oluyor,
Yakup köyünün, Oymak köyünün, Kıreymir'in, Yenice'nin, Karatepe'nin, Hayrettin
köyünün, buraya 9 km olan belki de Merzifon'un arılarından olacak dünyanın bütün
arıları benim bademlikte sanki...
Şu, coğrafyaya, şu kırdaki yoksul yamaçlara
kuşburnu çiçeği, gül çiçeği, elma çiçeği beyazındaki, acı bademlerde beyazın
içinde ateş koru rengi çiçekleriyle bir müjde gibi düşen badem çiçeklerine bizim
oralarda neredeyse her yıl kırağı düşüp çoğunu yakmasa, bu ağaçlar yoksul
yamaçların zengin ve kanaatkar ağaçları olacaklar.
Neredeyse ikinci yıldan beri
kırağıdan, dondan çiçekleri işlevsiz kalmayanlarda mayısta tadına doyum olmayan
çağla, haziran temmuzda da süt badem ve ağustos eylül aylarında da nefaseti
cinsinden mi, oraların toprağından havasından mı yağlı ve ağzı saran, çiğnedikçe
aromasını epeyce ağızda bırakan ve üç beş tane yiyince müthiş bir tokluk hissi
veren bademler oraların taşları arasında kırılıp içlerini yemeye hazır hale
getiriyor.
Uzun sırıklarla hasat edilip açılmış dış kabuklu alaca, bazen çokça
kurumuş bademlerin dış kabukları zahmetle ayıklanıp güneşte bir hafta kadar
kurutulmuş ve çuvallanmış bademler, hemen satılmak zorunda değil.
Neredeyse
dokuz yıldır tazeliğini koruyan az miktarda da olsa kabuklu bademleri evde
saklıyorum, bunlardan birkaç tanesini arada kırıp kontrol ediyorum, bakalım ne
kadar dayanacak diye...
Bir yıl, iki yıl bekletilen bademlerden nefaset ve
tazelik yönünden hiç eksik kalmıyor.
Geçenlerde balkonda kovalarda saklı ve
karton koliler yığının arkasında kalmış üç beş kilo badem, bir başka yerden de
bir iki kilo badem bir çuvalın dibinde kalmış, balkonu karıştırırken bademleri
şöyle bir kıyıya ayırdım. İki yıldır kışla bahar karıştı, güzleri yağış sıfır...
Mevsimler bildiğimiz mevsimlerce olmayınca yiyecek badem de çıkmadı. Neyse bu
bademler bize epeyi yeter. Kovayı çalışma masamın altına yerleştirdim, badem
kıracağını da kovaya attım, Sepken yağmurlarda belki de ıslanan, soğuklarda,
sıcaklarda orada kalan bademler hiç etkilenmemiş, suyun içine atsan su işlemez,
öyle sağlam ki içindeki değerli tohumun kabı. Kovadaki bademlerin biçimi çeşit
çeşit... Hele birisi var, engebeli geniş bir coğrafyanın haritasından bir kesit
gibi. Bu haritada tepeler, vadiler, kıvrıla kıvrıla akan dere, çay yatakları,
ileride düzlükler, düzlüklerden geçen çayın küçük kolları...
Bu bademi kırınca
içi bütün çıkıyor, ceviz gibi dağılma yok, nefaseti çok belirgin, badem yediğine
değiyor, aynı zamanda yağlı, ağızda uzun süre tadı kalıyor. Bu kovadakilerin
hepsi yerli, Merzifon dolaylarının bademi, bir beş çeşit var. Bunların fidanını
Merzifonlu, görmüş geçirmiş Halit Kalkan'dan almıştım, aşağı yukarı her bağda üç
beş yaşlı badem ağacını konuk eden Merzifon Kocabağlarda bağı bahçesi vardı,
Halit Amcanın. O, badem, kiraz, elma, armut, üzüm hakkında da bilgiliydi.
Sorduğumda, badem fidanlarını, Merzifon şeker bademi tohumlarından yetiştirdim,
şu gördüğün bademler benim çoçukluğumda da böyleydi, yüz yaşından fazla yaşar
bunlar demişti. Tam on bir yıl sonra ağaç olup kuşlara yuva olanağı sunan, ıssız
yamaçlara kuzey yellerinde ormanca fısıldayan, kavurucu güneşlerde serinletici
mekanların başına geçen, akşamları akbabaları, tilkileri konuk eden o taraflarda
köye estetik yönden değer biçilmez bir tablo armağan eden o fidanların
bademlerine bakıyorum, çalışma masamın üzerindeki bademler... Kırmaya
kıyamıyorum, acaba, bu dışı desenli bu yerli bademleri hangi ağaçtan
toplamıştık, acaba bu ağaçtan bademlikte çok mu? Bu badem, çok özel bir badem,
çok iri değil, fakat özgün bir biçimi var, içi dolgun, aroması müthiş...
Merzifon şeker bademi bu mu acaba?
Neden bu badem hakkında daha fazla bilgi
almadım yıllar içinde, belki de bağ bahçe vurgunu Halit Amca ya oralara ayak
basamıyorsa ya göç ettiyse değer kattığı o mekanlardan... Fidan alış
verişimizden birkaç yıl uğramıştım Halit Amcaya. Kabahat bizde, badem ve badem
fidanı muhabbetini daha derinleştirebilirdim...
Dış kabuğu engebeli geniş bir
coğrafyanın haritasından bir kesit gibi olanları kovadan seçip çalışma masama
koyuyorum. İki yüz kadar var, bu haritalarda tepeler, vadiler, kıvrıla kıvrıla
akan dere, çay yatakları, ileride düzlükler, düzlüklerden geçen çayın küçük
kolları... Bu bademi kırınca içi bütün çıkıyor, ceviz gibi dağılma yok, nefaseti
çok belirgin, badem yediğine değiyor, aynı zamanda yağlı, ağızda uzun süre tadı
kalıyor...
Çalışma masamdaki bademleri, yakın ve bu işleri hobi edinmiş
arkadaşlara tohum olarak dağıtayım fikri çok aklıma yatıyor. "Çok özel bir
badem, bunun tadını hiçbir bademde bulamazsınız, kıracağa da öyle güzel oturuyor
ki...
İstersen taşla kır, şurası, taş vurmak için yaratılmış bir alnı var ki...
Hiç elinden fırtmaz. Badem gözlü kızların güzel gözlerinin biçiminde, bunun
ağacı da çok yaşar, bak, ucu gibi üst tarafı sivri, lider dallı, alt tarafı da
yayvan olur, çok meyveye yatar, göğe doğru uzar, gerçekten badem ağaçları
tohumlarının kopyasıdır, yayvansa yayvan, sivriyse sivri, iriyse iri, bodursa
bodur olur," derim.
Zaten dışı harita gibi, içine hava emen bir yapısı da var.
Bunu gören bayılır, böyle özgün yapılı badem belki de görmemişlerdir. Masamın
üzerindeki bademleri görse bayılırlar. Masamın üzerindeki bademler... Bu özgün
yapılı, lezzeti üstün bademleri çoğaltmalı. Kasımda toprak dolu fidan
poşetlerine, tohumun iki katı derinliğine toprağa yatay bir şekilde gömsem,
neredeyse, iki yüzü de mart ayında çimlenip filiz verir ve ağustosa kadar altmış
yetmiş santim uzar... Sonra, masamın üzerindeki bu bademlerden Anadolu
topraklarının yoksul bir yamacında beş dönüm bademliğim daha olur... Yaşayanlar
bir gün ölür elbet...
En az yüz yıl yaşarlar, Merzifon şeker bademi yaşatanların
olur, Datça sıra bademi badem görür.
Eskişehir, 15-16 Nisan 2021, Seyfettin
Ceylan
Yorumlar
Yorum Gönder